2 Kasım 2015 Pazartesi

Sevim AK

Yaşamı                                                                                                   

     Öğretmen bir anne-babanın çocuğu olan Sevim Ak, 1958 yılında Samsun’da doğdu. Çocukken babasının ona matematik problemlerini çözmek için aldığı sarı sayfalı defter, günlük olayları kaydettiği not defterine dönüştü. İlk öykülerini bu deftere yazdı. İlköğretim ve ortaöğretim hayatı boyunca çalışkan bir öğrenci olan Sevim Ak’a öğretmenleri ve ailesi fen bilimleri okumasını önerdiğinde lisede kimya mühendisliği okumaya karar verdi. Ailesi her dönemde akademik başarısını desteklese de babası, kişiliğinin yaratıcı yanlarını geliştirmesini ve sadece çalışkan bir öğrenci olmamasını telkin etti. Küçük yaşta kitaplarla tanışan Ak, edebiyat sevgisinden hiç vazgeçmedi.
        Yıldız Üniversitesi Kimya mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra, ikinci dal olarak biyokimya uzmanlık eğitimi gördü. Çocuklar için yazdığı öyküleri uzun süre kimseyle paylaşmadı. Ak’ın ilk küçük öyküsü Cumhuriyet gazetesinin Pazar ekinde yayınlandıktan sonra; Kırmızı Fare, Doğan Kardeş, Bando, Milliyet Kardeş, Başak Çocuk, Vakıf Çocuk, Kırmızı Bilye gibi pek çok çocuk dergisinde de öyküleri yer aldı. 1987’de yazdığı çocukluğunun geçtiği mahalleye benzer bir ortamda çocuklar arasında geçen öyküler, Redhouse Yayınları’nca “Uçurtmam Bulut Şimdi” adıyla yayımlandı. Bu kitapla Akademi Kitabevi “Çocuk Edebiyatı Öykü Ödülü” nü kazandı. TRT’nin Portakal ve Zıpzıldır adlı çocuk programları için  senaryolar ve öyküler kaleme aldı. Eserleri bu dönemde Türkiye dışında da beğeni kazandı. Bazı öyküleri Yugoslavya’daki çocuk dergilerinde de yayınlandı. 1999’da, Arnavutluk’ta yayımlanan Balkan Yazarları Seçkisi’nde (Tregime) “Benim Adım Titi ” adlı öyküsü Arnavutça olarak yer aldı. Sevim Ak’ın ilgi uyandıran bir başka çalışma alanı ise tiyatro oldu. “Düşlere Sobe” adlı çocuk oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelendi.. “Güneşin Çocukları” adlı kitabı okuma tiyatrosuna uyarlandı.
       Çocukların yaratıcı gelişim ve eğitim amaçlı projelerinde Sevim Ak, önemli bir rol oynamıştır. Kitaplarının ruhu tedavi edici özelliği, temel öğretim araçlarında da kullanıldı. 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan Marmara Depremi’nin ardından Tel Aviv Belediyesi Ruh Sağlığı Merkezi ve Marmara Üniversitesi Vakfı işbirliğiyle yürütülen Marmara Depremi Psikososyal Rehabilitasyon Projesi, yazarın çocuk korkularıyla ve travmalarıyla ilgili 13 öyküsünden yola çıkılarak başlatıldı. 
          İLKYAR(İlköğretim Okullarına Yardım Vakfı)’ın başlatmış olduğu “Gezici Deneyler Projesi” ile 140 yatılı bölge okuluna ve 30 köy okuluna gitti. Ziyaret ettiği okullarda öykü okuma ve yazma çalışmaları yaptı. Çocuklardan kendi hayat hikâyelerinin yanında, kendi dillerinden masallar anlatmalarını önemsedi. 
          Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde çocuklarla gerçekleştirdiği yaratıcı okuma ve öykü yazma çalışmalarının sonuçları Fransa’da Lignes D’ecritures’in çeşitli sayılarında yayımlandı. Sonrasında Yatılı İlköğretim Bölge Okullarına yolculuklarını “Güneşin Çocukları” adıyla kitaplaştırdı. Huban Korman tarafından resimlenen “Kırık Şemsiye adlı resimli öykü kitabı Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nce 2006 yılının en iyi resimli kitabı seçildi.
          Dünya çocuk edebiyatının Nobel’i sayılan Andersen Ödülü’nün de 2012 yılı adaylarından biri olan Sevim Ak’ın “Horoz Adam ve Korsan” adlı kitabı, IBBY’ın(International Board on Books for Young People) iki yılda bir hazırladığı Outstanding Books for Disabled Young People (Engelli Gençler için Göze Çarpan Kitaplar) kataloğuna seçildi. 

Yazarlığı Hakkında


    Sevim Ak’ın öykülerinde hüzün ve sevinçlerle, sürpriz zıtlıklarla çocuğun dikkati daima canlı tutulur. Dolayısıyla Ak’ın karakteristik özelliği; çocuk için yaşam ve ölüm gibi zıtlıkları  şaşırtıcı bir doğallıkla dönüştürüp gerçekliği, hayalleri, hayatın ilk heyecanlarını, düş kırıklıklarını ve daha pek çok şeyi harmanlaması ve yetişkinlerin algılarından başka, sihirli bir dünya yaratabilmesidir. İlgi çekici bir başka yanı ise  ucu açık bırakılan öykülerin çocuk okuyucuları yeniden yaratmaya ve birlikte hayal kurmaya davet etmesidir. Yazar, son romanlarında hafif ve esprili üslubuyla ölüm nedeniyle dağılan aileler, boşanmanın çocuklardaki etkisi, yetimhane yaşamı, takıntılı ruh halleri, engellilik, doğadan uzaklaşan ve teknolojileşen çocukluk, kaybolma gibi konuları yazmıştır. 

Kitapları

Yazarı: Sevim Ak
Resimleyen: Behiç Ak
Sayfa Sayısı:123
Türü: Çocuk Romanı
Yayın Evi: Can Çocuk
Kitaptaki Karakterler:
Kıymık  
Bay Güleryüz
Bayan Körpegül
Bay Tırtır
Baldudak

Özeti:  
                  Bu kitabın ana karakteri Kıymık adında bir çocuk. Kıymık, annesi ile babasının ayrılması  nedeni ile bir süreliğine anneannesinde kalıyor. Kitapta anneannesiyle kaldığı süre içerisinde yaşadıkları anlatılıyor. Hayal gücü çok kuvvetli olan Kıymık "Kıymık Dedektiflik ve Keşif Bürosu" kurar. Bir gün postacı çok önce ölmüş olan dedesine gönderilmiş, 30 sene önce Paristen postalanmış bir mektup getirir. Vanilya kokan bu mektupta bir masal yazılıdır. Daha sonra mahalledeki başka kişilere de vanilya kokulu mektuplar gelir ve her birinde ayrı bir masal yazılıdır. Bu beklenmeyen mektuplar, okuyanları yaşama bağlamaktadır. Ancak bu mektupları kimin gönderdiği bilinmemektedir. Kıymık da bir dedektif olarak göndereni bulmaya karar verir. Sonunda bu mektupları yazanın Postacı Bay Güleryüz olduğunu ortaya çıkarır. 

Kitap Hakkındaki Düşüncem:  

                  İnsanın içini ısıtan sıcacık bir öyküsü var. Kitaptaki mektuplar çok güzel ve insana kendini sevdiriyor.Okudukça merak uyandırıyor ve elinden bırakamıyorsun.En sevdiğim kitaplardan biri oldu.Bu güzel kitap için Sevim Ak'a teşekkür ediyorum.

KİTAPTAN ALINTILAR

          "Postacı Bay Güleryüz, Kıymık’ın ölen dedesine, otuz yıl önce Paris’ten postalanmış bir mektup getirir; “Aaaa! Krala bak!” diye başlamaktadır mektup; bir masaldır bu, mis gibi de vanilya kokmaktadır."
            
         "Şu sandalyeye çakılı gördüğün yaşlı adam belki de sağlıklı insanlardan daha 
az sıkılıyordur. Yaşamanın, soluk alıp vermenin, bir günün öneminin herkesten çok farkındadır. Kim bilir ! "

           "En harika şeyler kaybettiklerimizdir,der babam..."

           "Papağan Kral'ın yıldızlara baktığını anlamış,"Onlar yıldız değil,"demiş. "Kedi gözleri. Kediler uyurken gözleri gökyüzüne düş aramaya çıkarlar."

           "Dünyada eksilmeyen bir dil vardır, o da müzüğin dilidir. Müzik eskimeyince müzisyenler eskir mi? Her zaman çağa ayak uydururlar."

           "Her masalda gizli bir öğüt saklıdır"

           " "Seninle okyanusta bir ömür kulaç atmak isterim," dediğini ise kendi bile zor duydu."

           "Balıkçılar denizde yapayalnızdırlar.Arkadaşlık edecek kimseleri yoktur. Kuşlarla avuturlar kendilerini. Güçlü arkadaşlıklar kurarlar. Karabataklar da bunlardan biridir."

           " "Mektuplarımın yanıtsız kalması bir bakıma iyi," dermiş."Yanıt gelir, büyü bozulur,bakarsın." 

           "Sava bir gözünü çocukken oynadığı bir savaş oyununda kaybetmiş. Savaşlar oyun bile olsa hiçbir işe yaramazlar. Mezar taşlarını arttırır, göğsü madalyalarla dolu ama kolu, bacağı, gözü, kulağı olmayan insanlar türetirler."

Kitapta mutluluğa dair çıkarılabilecek en güzel ders şu cümleyle ifade edilmiş:
        ''Mutluluk ipucu yakalamaktır. İpuçları bazen anneannenin reçel kavanozundan, bazen postacının yıpranmış çantasından, bazen de denize atılmış bir şişeden çıkar...''